Browsing Category Uncategorized

Naci mi Şener mi!

Naciciler Şener’i, Şenerciler Naci’yi gırtlaklıyor. İkisinden önce gırtlaklanması gereken kim biliyor musunuz; deprem ülkesinde deprem için toplanan paraları bütçe açığı için kullanan siyasiler.

Konu çok net, eğer deprem vergisi için toplanan paralar bina stoğumuzu yenilemek için kullanılsaydı bugün ne Naci’yi tanırdık ne de Şener’i. Deprem olduğunda kafamıza bir şey devrilmesin diye dikkat edip bitince hayatımıza kaldığımız yerden devam ederdik. Oysa ilk sallantı başladığında aklımıza enkazdan nasıl çıkacağımız geliyor. Ne diyeyim bize 70 yıldır bu korkuyu yaşatan gelmiş geçmiş ne kadar siyasetçi varsa boyunları devrilsin, mezarlarında ters dönsünler, iyi ölümden ölmesinler.

Neden belaya başladın diye meraklanan varsa bela okumak hakarete girmiyor da ondan.

KORKUTMAKTAN ZEVK ALAN SADİST

Geçmişi değiştiremeyeceğimize göre eldekilerle ne yapacağımızı çözmeye çalışalım.

Ben şahsen Şenerciyim, 99 depreminden sonra ne dediyse o oldu. Makalesi mi varmış, gemisi mi varmış, papyonu mu yokmuş pek umurumda değil. Bir ruh hastası 99 depreminden bu yana içimize korku salmaktan büyük zevk alıyor. Bilimsel olarak çok iyi bir adam olabilir ama insan olarak adam olmadığını düşünüyorum. Zaten empati yoksunluğu sonuçlu hastalığı var, zırt pırt sağda solda deprem konusunda ahkâm kesmesi doğru değil. Daha önce yazmıştım, 99 depreminden birkaç gün sonra Milliyet Gazetesi’nin yazı işleri odasına gelip anlattıklarıyla hepimizin altına sıçmasına sebep olmuştu. En son “Tahta kulübe yapıp otursanız bile o tahtalar kafanıza kafanıza çarpıp yere gömer sizi” dediğinde rahatlayıp bir tür sadist olduğunu anlamıştım Celal Şengör’ün. Bu sebeple deprem gevezeleri içinde en çok ona itibar etmiyorum; ne dediyse tutturamadı. 

DİĞERLERİNE GELİNCE…

Basit bir tartı yöntemim var.

99 depreminden sonra meşhur olanlar arasında kim aynı semtte oturuyor? 

Şener Üşümezsoy’u biliyorum. 99 depremimde de bugün de Moda’da oturuyor. Diğerlerinden birkaç tanesini biliyorum ama ispatlayamayacağım için isim veremem. Zeytinburnu’ndan boğaz kıyılarına, Küçükçekmece’nin ara sokaklarından Sarıyer’de müstakil eve geçmek sağlam faça ister. 

Bir işten kim kârlı çıkıyorsa o işte puştluğu çeviren taraf odur; bu kadar basit. 

Son olarak yazının görselindeki gazete küpüründe de göreceğiniz gibi 99 depreminden sonra dibi araştırmaya gelen Xavier Le Pichon’un bulgularını doğrulamaya gelen Ronald Armijo bambaşka bir tablo çizmişti 2005’te. Bulguları yanlışlamış hatta gazetenin manşetinde gördüğünüz gibi Naci Görür’ü bile ikna etmişti. Sonra ne oldu da Naci Bey tekrar fikrini değiştirip gamlı baykuş rolüne geri döndü bilemiyorum. Ama o kupürde bile ufak bir kutu haberde “Üşümezsoy haklı çıktı” başlığı var.

26 yıldır her depremde haklı çıkan bir profesöre ben televizyona çıkarken şortu bile olmasa güvenirim. Papyonla, kravatla, pantolonla itibar olmaz, aynı sarayda oturmakla olmadığı gibi.

Dilene dilene kazanamazsın!

Ama direne direne mutlaka kazanırsın.

Artık bu operasyonda rolü olan herkesin doğruları söylemek için direnmesinin vakti gelmiştir.

Herkesin dilinde, iktidarın biraz daha koltukta oturmak için yaptığı bir sonraki cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’nu itibarsızlaştırma operasyonunun maliyeti ülkeye çok ağır oldu. 2023 mayısından bu yana işçiye, memura, emekliye sıktırdıkları kemerin tüm deliklerini patlattılar.

Merkez Bankası dilene dilene doldurduğu rezervleri harcadı. Harcarken de Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan ve aynı zamanda Medine dilenciliğine de soyunan Mehmet Şimşek rezervlerin böyle günler için olduğunu söyleyerek aklımızla maytap geçti. 

Bilmiyorsa öğrensin diye tek cümle etmeyi vazife bilirim.

O rezervler savaş çıkarsa, dünya çapında bir kriz yaşanırsa, doğal afet olursa bir de uzaylı istilası durumlarında harcanır; sizin sarayda oturma sevdanız yüzünden değil. 

Kaldı ki kendi menfaatinizi gözeterek yaptığınız operasyon geri tepti. Bir sonraki cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu itibarına itibar katarken bir gecede lider olan Özgür Özel‘e de parti başkanlığının ilk günlerinde yaptığı yanlışları silme imkanı tanıdı.

Hükümetin küçük ortağının başı bile, “Kanka ne yaptın!” dercesine sübliminal mesaj vermek zorunda kaldı.

Yani ne tarafından bakarsan bak Galatasaray’da uzun süre yöneticilik yapmış Abdurrahim Albayrak’ın meşhur ifadesiyle, tam bir fazia!

Bakalım o rezervleri tekrar doldurmak için kimlerin kapısında avuç açacağız! 

İtibarın ne olduğunu anlayan olmuş mudur!

Turp!

Tek yüzük” söylemiyle başladığı siyasi hayatını “Turpun büyüğü” ile sonlandırmak üzere AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan.

İsterseniz kronolojik gidelim, “Tek yüzük”ten başlayalım. Yıl 1994, yerel seçim öncesi sıkışık bir salonda, “Bütün servetim yüzüğüm, eğer bir gün duyarsanız ki Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir!” diyerek şahsını çok ağır bir düğümle bağlamıştı. Çamaşır suyu ve makinası ikilisinden güçlü AK’layıcılar konuyu başka tarafa çekmeye çalıştılarsa da videosu var. Aynen böyle demiş, konu gizli tanığa ihtiyaç duyulmayacak kadar açık ve net. 

Kendi beyanıyla çelişkili bir durum olup olmadığını lafın sahibinin vicdanına ve sizin takdirine bırakıyorum.

AL PAPAZI VER PAPAZI!

Daha sonra çok konuştu, çok bağlayıcı laflar etti.

“Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız” dedi. Bu laf da çok bağlayıcıydı ama kısa bir süre sonra biz papazımızı (Fettullah Gülen) alamazken Trump çeşitli tehditlerle kendi papazını aldı. Hatta bu olay F-35 projesinden şutlanmamızın başlangıcı olarak nitelendirildi.

“Faiz sebep enflasyon sonuç” dedi 2021 kasımında. Sonuçları hep beraber yaşadık, ekonomi battı. O gün ortalama 30 lira olan aynı kalite beyaz peynirin kilosu bugün 500 lira! Dini bütün bir insanın para konuşulurken telafuz etmemesi gereken ender kelimelerden biri olan “Nas” tutturmasıyla az zamanda her ürünün fiyatının sonuna en azından bir sıfır eklemeyi başardı. Arada 128 milyar dolar uçtu, borsa darmadağın oldu, yabancı yatırımcı tüydü. Durumu düzeltsin diye zamanında “Dolandırıcı” diye suçladığı Mehmet Şimşek‘i ekonominin başına getirmek zorunda kaldı.

BAHÇELİ’DEN KİNAYELİ AÇIKLAMA

Onlarca, yüzlerce vecizi var ama neredeyse hepsinin sonunda bir hüsran, bir geri adım var. En son da Ekrem İmamoğlu’nu kastederek söylediği, “Turpun büyüğü heybede” lafının altında kaldı. Kader ortağı, can simidi, başkalarının ülküsü için kendi ülküsünden vazgeçen Devlet Bahçeli bile usul usul uyarıyor.

Arapça bir açıklama yapmış sözde Türkçü şahıs. Bir paragrafı anlayabilmek için 7-8 kez sözlüğe bakmak zorunda kaldım. “Özetle şunu demek istemiş” diye hem dilbilgisel hem de düşüncesel tercüme etmeye çalışayım.

“Eyyy koalisyonumuzun büyük ortağı, Ekrem İmamoğlu operasyonunun başı. Elinde hiçbir delil yokken başladığın şey geri tepti. Psikolojik üstünlüğü CHP’ye kaptırdık. Süreç uzadıkça zarar gören taraf biz oluyoruz. O ya da bu şekilde bu işi bitir. İmamoğlu’na ceza verecek kadar turpun yokmuş belli ki; sal adamı da daha fazla tepki görmeyelim. Bu işi de eline yüzüne bulaştırdın kanka.”

Ben bunu anladım Devlet aklından.

Samsunsporlu Holse cennete gider mi!

Bazen öyle bir hisse kapılıyor ki insan; sanki bu dünyada adaleti görebilmenin mümkünü yok diye düşünmeden edemiyor!

Öbür dünyayla ilgili pek beklentim yok, olduğuna dair de en ufak bir somut kanıtım yok. Ancak son zamanlarda büyük bir şevkle var olmasını diliyorum.

Düşünsenize Eren’in rüzgarıyla vurulmuş gibi kendini yere atan Samsunspor’un Danimarkalı futbolcusu Carlo Holse Sırat Köprüsü’nde… 

Ardından da Eren’e, en ufak bir teması olmamasına rağmen sarı kartı basan maçın hakemi Ozan Ergün geçiyor turnikeden.

Galatasaray, Samsunspor’u deplasmanda 2-0 mağlup etmesi VAR da dahil olmak üzere maçta emeği geçen tüm hakemlerin yaptıkları hayati hataları görünmez yapmamalı. 

Galatasaray yönetiminin hakem rehincisi federasyon başkanının ensesinde boza pişirmesi şart.

Daha yedi hafta var, geride kalan 31 haftada türlü fırıldak yapıldı Galatasaray’a ve hâlâ da yapılmaya devam ediliyor. Buna rağmen maç fazlasıyla da olsa 6 puan önde Sarı Kırmızılılar. İkili averajı da katarsak 7 puan.

Sadece saha içi performans yetmez. Elde edilen üstünlük tüm hatlarıyla korunursa gelir 5’inci yıldız, rehavet ise felakettir. 

ODUN YETMEYEBİLİR…

Neyse, kime sorsan sütten çıkmış ak kaşık. Vicdanlara sesleneyim dedim kendimce. Öbür dünyanın olmasını yürekten diliyorum. Namazımda niyazımda olmasam da o köprüyle karşılaşırsam sek sek yaparak geçeceğimden eminim. 

Ancak her fırsatta ne kadar dini bütün olduklarını böbürlene böbürlene söyleyenlerin zorlanacaklarını düşünüyorum. Göz göre göre yanlış kararlar verenlerin işleri çok zor. 

Başka…

Masum çocukları yerlerde tekmeleyen polisler mesela bir kez daha düşünmeli.

Ismarlama rapor yazanlar, gizli tanıklar, çifte standartla dosya hazırlayanlar, İstanbul Belediyesi’nden sadece 2019 sonrası belgeleri isteyenler, kaparoyu dairenin tüm bedeli olarak yansıtanlar, tek suçları sokakta yürümek olanları hücreye atanlar, kararları verenler, kararları verenleri etkileyenler; en aşağıdan zirveye türlü tuhaflıktaki sonuçlara neden olan tüm inananlara sesleniyorum… 

Belki bu tarafta yırtabilirsiniz ama öbür tarafta zebaniler odun yetiştirmekte zorlanabilir ateşinize!

Zorunlu boykot

Ülke bir haftadır CHP Genel Başkanı aynı zamanda bir gecede lider olan Özgür Özel‘in başlattığı boykot kampanyasıyla çalkalanıyor.

Sanatçılar, gazeteciler, öğrenciler vs. bu çağrıya destek verdikleri için gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, ev hapsine mahkum ediliyor. Henüz reşit olmuş yüzlerce çocuk ceza evlerinde 30 kişilik koğuşlarda 60 kişilik nüfusla katillerle bir arada yatıyor!

Oysa ki bundan kısa bir süre önce gündem başta AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı boykot çağrılarıyla dalgalanmıştı. Kimse gözaltına alınmadığı gibi alkış almış, kahveciler basılmış, meşrubatlar yollara dökülmüştü.

İki boykotun da ne sebeple yapıldığını yazmama gerek yok. Eğer, “Reis Ay’a otoban yapmış” cümlesine inanan kesimden değilseniz konuya vakıfsınızdır.

GELELİM BOYKATA

Bazı malları almamamızı söyledi ya CHP Genel Başkanı aynı zamanda bir gecede lider olan Özgür Özel…

Ulan biz zaten tüm malları alamıyoruz.

İşçi, memur, emekli, esnaf zor nefes alıyor. Neredeyse kıçımızı kuruladığımız tuvalet kağıdını “İyice taharetlendim, ovaladım; sudur su” diye kurutup tekrar kullanacak hâle geldik.

Bu ülkenin sorunu boykot değil, zorunlu boykottur. Geçen sene 100 liraya aldığımız bir mal şimdi 200 lira. Yok Pinokyo TÜİK, yok ENAG, yok TÜSİAD; hepsinin açıkladığı enflasyondan daha yüksek marketteki enflasyon! 

Bir markette çocuklar oynasın diye oyuncaklar var. Langırt, air hokey, atari falan. Yakın zamana kadar 1 lirayla çalışıyordu; şimdi 2 adet madeni 5 lira atmak gerek deliğe!

EMEKLİYE YÜZDE 15!

Yakında görünen seçim meçim yok ya; çalışana, emekliye yüzde 15 (Bazı emeklilere yüzde 11) zam yaptılar. Dün elektriğe yüzde 25 zam yapıldı.

Eeee bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! 

Hep yazıyorum, “Marketlerde çıkma meyve sebze kasalarının önünde kuyruklar oluşmaya başladı” diye.

Nedir çıkma meyve sebze?

Bildiğin çürümüş, reyona konulamayan meyve sebze.

Hiç utanmaları yok, hiç sıkılmaları yok.

Vicdanları yok vicdanları.

Demiyorlar, “Ulan ülkeyi batırdık, yakınımızı zengin edeceğiz derken kaynakları har vurup harman savurduk. Bari susup oturalım” diye. Onun yerine copla, gazla, plastik mermiyle, kelepçeyle gözaltıyla geliyorlar “İmdat” diye feryat edenlere.

YENİ MÜDÜR ŞART

Sokaktaki direnişin sebebini salt Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sanmayın, o bardağı taşıran son damla. Biliyorsunuz son damla bardağı taşırınca onunla beraber bir sürü damla da yayılır masanın üzerine.

Domuzbağı ile insanları öldürenleri affeden zihniyet rahatsızlıklarından dolayı her an ölümle burun buruna olan İBB Genel Sekreter Yardımcısı ve Tarihi Kentler Birliği Genel Sekreteri Mahir Polat’a hastane-cezaevi arasında örtülü işkence yapıyor. 

Ekonomiyi öldürüp gömdüler, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek çıkıp konuşuyor ama ses tonundan bile bizi kandırmaya çalıştığını anlıyoruz. Hedef kitlesi sadece Ay’a otobancılar! 

Adalete ise ağır eziyet ediyorlar. Elindeki terazi ve kılıçla simgesi olan Themis bacı can bulsa, “Yemişim böyle adaleti” diye kılıcı boynuna saplayarak diyarı terk eder!

Neticede ekonomiden eğitime, adaletten tarıma, dış politikadan bürokrasiye hababam sınıfına dönen sistemimize yeni bir müdür şart.

Her şey çok güzel olacak

Bu Z kuşağı yaman çıktı, işin ucunu bırakmıyor. Ülkenin sürüklendiği ekonomik, demografik, politik hatta rejimsel uçurumun farkındalar. 

Birkaç yıl sonra en iyi okullardan mezun olsalar bile AKP’nin mülakat çukurunda işsiz kalacaklarından adları gibi eminler. Geleceklerini kurtarmak için sokağa döküldüler. Sayelerinde Özgür Özel bir gecede mesir macunu reklamından lidere dönüştü. AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın dokunulmazlığını kaldırdılar, hepimiz gibi eleştirilebilir bir fani olduğunu hatırlattılar bize.

Son numaraları “2 Nisan’da sıfır alışveriş.” Sırbistan’daki, Hırvatistan’daki performansı beklemiyorum ama son anketlerdeki hükümetin değişmesini isteyen yüzde 70, pahalılıktan sürünen işçi, emekli, memur ve işsizler katılsa bu çağrıya erken seçim bir adım daha yaklaşır.

Merak etmeyin, bu naif protestoyu vatan hainliğine, halkı kin ve nefrete sürüklemeye falan çekmeye çalışmayın; 3 Nisan’da yine dolar yaşar marketler, dükkanlar!

İKTİDAR ŞOKTA

İktidarın çaresizliğini ortaya çıkardılar. Ne yapacağını şaşırdı polis, daha doğrusu polise emir veren tayfa. Kimi “Ölümüne vur” diyor, kimi, “Aman sakin olun” diyor ama sokaktaki polis meşrebine göre takılıyor. İmam hatiplerin yetiştirdiği dindar nesil kardeşi gibi görüyor karşısındaki sabileri. Ama hedeflenen kindarlık vasıflarını da üzerine giymişler acımıyorlar bu çocuklara. Yakalayıp, daha doğrusu teslim olmuş, soluduğu gaz yüzünden nefes almakta güçlük çeken gencecik çocukların gözlerinin içine bir karış mesafeden biber gazını sıkmakta bir sakınca görmüyorlar. Polis işi değil bu, intikam peşindeki azınlığın (Umarım) azgınlığı.

DEVRAN MUTLAKA DÖNECEK

Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum ama ben böyle düşünüyorum.

İktidardakilerin iktidarı bırakamama sebebi bence korku. “Bunlar gelirse başa öyle fena çarparlar ki, mahvederler bizi” diye endişe içindeler.

Tabii ki devran dönünce bazı hukuksuzlukların, yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabı sorulacaktır. Ama bugünün muktedirleri emin olsunlar ki hiçbir zaman bugünkü zalimlikle, adaletsizlikle karşı karşıya kalmayacaklar.

Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu o gün daha iyi anlayacak bugünün adaletsizleri. Kaçma ihtimalleri daha fazla olsa da; tutuklanmayla sonuçlanan gözaltılar, aylarca hazırlanmayan iddianamelerle hapis cezası vermeden hapisle cezalandırma yöntemleri sona erecek. 

Bilmiyorum bugünün her şeyi kendilerine yontanları ne düşünüyorlar ama tek bir gerçek var; eninde sonunda devran dönecek ama kimse onlara bu şiddette, bu zalimlikte karşılık vermeyecek!

İşte o gün gerçekten her şey çok güzel olacak.q

NOT: Vefat eden sanatçı Volkan Konak için sosyal medyada, “Sahnede gebermiş” mesajı yayımlayan Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu kindar neslin en önemli göstergelerinden biridir. Böyle düşünen din adamının bir gün daha koltuğunda oturması günahtır günah!

Boykot

Neden istendi boykot? 

Düşünceleri pırıl pırıl olan insanların maddi gücüyle bambaşka düşüncelere sahiplerin kazanç sağlamasını engellemek için.

Bir de, “Biz daha kalabalık ve harcayabilen tarafız” gerçeğini gözlere sokmak için.

Adı geçen kahveci ve dondurmacı zincirlerine ait iki şube gördüm dün, ikisi de bomboştu. Anlaşılan boykot işe yaramış.

İşe yaramış olduğunu bir de nereden anlıyoruz biliyor musunuz?

Biiiiir, zincir dükkanlarda kimse yok. 

İkiiiiii, acar yargı sistemimiz boykot listesi web sitesi boykotyap.com‘a Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin 27 Mart 2025 tarihli ve 2025/4129 sayılı kararıyla erişim engeli vermiş.

DOLU BARDAK BİLE VERMEMİŞLER SABİLERE

Korktukları ne varsa yasak, erişim engeli, kafanızı kırarız tehditleri savurmak ilk ve tek akıllarına getirdikleri çözüm yolu.

Neyse, mahkemenin aldığı bu karar da aynı kahve içmeye yanlarına bağlanan kitapçının poşetiyle getirilip, ellerine boş kahve bardakları verilen, birgün selamlık ertesi gün haremlik turlar düzenlemekle bir şeyi değiştiremeyecektir.

Desteğe gelenlere bir kahve bile esirgenmiş, boş bardakla video çektirmişler sabilere! 

CHP Genel Başkanı seçilip uyuyan ancak bir gecede lider olmayı başaran Özgür Özel’in de dediği gibi ülkeyi döndüren AKP’nin sermayesi değil, ülkeyi ülke gibi yaşamaya çalışanların parası. 

KANDIRILMAK FITRATLARINDA VAR

İki türlü AKP’li var; küçük kısmı sonradan görme çok zengin. Kahveciyi, dondurmacıyı ayaklarına getirtmeyi tercih ederler. Kahveyi, dondurmayı demiyorum kahveciyi, dondurmacıyı diyorum dikkat ederseniz!

Büyük kısım ise çıban kılcıları; değil kahveye, dondurmacıya gitmek onların faaliyet gösterdiği şehir merkezlerine gidecek paraları yok ceplerinde.

Ne var ki iki paket makarna ve bir kilo kurtlu nohutla kandırılabiliyorlar. Bu kafada olanların en kafada olanı bile meraklıdır kandırılmaya. 

BİR DÜDÜK BİR MAHALLE UYANDIRIYOR

Şimdi gelelim boykotun öbür yüzüne…

Dahice bir fikir değil, basit ama etkili olacağından kuşkum yok. AKP neden, kimden nefret ediyorsa ona destek verelim. 

Televizyon kanalına yayın yasağı mı geldi, varsın gelsin. Gazetesi, radyosu, youtube kanalı, instagramı, X’i; neyi varsa onlara destek verelim. Yani yayını kesilmiş Sözcü Televizyonu’na destek için beğenmesek bile hergün bir Sözcü Gazetesi almanın tam zamanı.

Hepi topu 4 TV kanalı var; Halk TV, TELE 1, SÖZCÜ TV ve NOW TV… 

Reklam vereceksek bu kanallara verelim. Bu tür durumlarda bin kanala verilen reklamdan daha etkili olabilir direnenlere destek veren kanallarda dönen reklamlar. 

“Reklam verecek para nerdee!” diyenler için ise çözüm daha basit.

Markete gidiyorsun, yağ, peynir, zeytin, çikolata, tuvalet kağıdı alıyorsun değil mi!

Çok güzel…

Gırtlağına çökülen kanallara reklam verenlerin marketine git. Yağını, peynirini her akşam eksikliğini duyduğun kanallara reklam veren markalardan seç.

Para din iman, siyasal İslam falan tanımaz yolunu bulur, hiç endişeniz olmasın.

“Bir tek benim yaptığımla ne olacak!” demeyin, bir düdükle bir mahalle uyanıp tencere tava konseri veriyor.

Gizli cumhurbaşkanı

Türkiye’nin yarısının ulaşabildiği, 5 dakikada karar verilen ön seçimde sandıklardan Ekrem İmamoğlu’na 15.5 milyon oy çıktı. 2023 seçiminde köyler, uzak ilçeler dahil CHP’nin toplam oyu 25 milyonmuş. Bir çırpıda yapılan bu yoklamanın ne kadar önemli bir mesaj verdiğinin farkında mısınız?

Gizli tanıklarla bertaraf edilmek istenen Ekrem İmamoğlu bir kesim çatlasa da patlasa da artık bu ülkenin gizli cumhurbaşkanıdır. 

AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan ne derse desin… 

Hakimleri, savcıları, valileri, kaymakamları, polisi, bürokratları nasıl kullanırsa kullansın… 

Bir saat daha koltukta oturabilmek için ülkenin ekonomisini, geleceğini hoyratça nasıl hırpalarsa hırpalasın… 

Kendi yarattığı depremden doğan İmamoğlu tsunamisinin önünde durabilme ihtimali kalmadı. İlk gün de yazdığım gibi İmamoğlu artık yenilmez oldu.

AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan ise siyasi hayatının kendi kariyerini etkileyen en büyük hatasını yaptı.

SARAÇHANE YILDIZ DOĞURDU

Çocukluk mekanımdır Saraçhane; Metinler’in (Şentürk) evinin önünden geç, Ramiz amcaların (Babamın arkadaşı) sokağından kaymakamlık, diğer yanda Horhor ve Kıztaşı. Tepede babamın ağabeyimle bize yaptığı uçurtmayı hep beraber uçuramadığımız Saraçhane Meydanı. O zamanlar etrafı çevrilmemiş Bizans döneminden kalma taşların üzerinde ceylan gibi sekmemize rağmen o uçurtma bir türlü diğerlerininki gibi gökte görünmez olmazdı.

Yarım asır sonra aynı meydanda Ekrem İmamoğlu’nun yeni bir yıldız olarak doğacağını hayal edebilme imkanım yok tabii ki. O günlerde dertlerim farklı; misket üttüm mü, sapan yaptım mı, çatılardaki antenlerden en uzun tüftüf borusunu kopardım mı, bisiklet turu parasını buldum mu vs.

Ne büyük dertlerdi o zaman…

Eeee ne de olsa şanslı nesiliz biz. Henüz AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan liseyi yeni bitirmiş, üniversite durumu ülkenin umurunda değil!

Yokluk var Kıbrıs Harekatı yüzünden ama mutluyuz, yüzler gülüyor. 

GİTMENİN TAM VAKTİDİR

Bugün bin metroya suratlar asık, bin metrobüse herkes elinde tutanı geri zekalı yapan telefonlarına hınçla bakıyor, bin vapura pahalılıktan çay içen yok. İçsen de, sigara yasağıyla ne keyif verir ki boğazın ortasında içtiğin çay! Suratlar orada da düşük. 

Yüzü gülen kalmadı ülkede.

Para yok, itibar yok, huzur yok, adalet yok, eğitim yok, kalite bitmiş cehalet fışkırıyor dinle uyuşturulmuş kitleden.

En önemlisi insanların umudu yok, umudu yok etti AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan. 

Genç okusa bile yakın değilse AKP’ye iş bulamayacağından emin. Orta yaşlısı çocuğuna gelecek kuramayacağını biliyor yandaş değilse. Yaşlı sürünüyor, ölsem diye dua ediyor; rezil olmamak, yük olmamak için.

Sen de biliyorsun ki seninle bir geleceği yok bu ülkenin.

Yüzüğü saraya çevirdin, masallarda bile bu seviye mucize yok! 

Git artık… 

Yenilmez

AKP kurulduğundan bu yana en büyük hatasını bugün yaptı, Ekrem İmamoğlu’na karşı dipten dipten yürüttüğü karalama kampanyasını su yüzüne çıkardı.

Yarım gram şansı varsa onu da çöpe attı AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki ekip.

Kimse bunlara, “Türk halkı bir kolayı bir de mağduru sever” dememiş mi. Anketlerdeki 55’lik oranı sabah gözaltına alınırken giyinme odasındaki videosuyla 70’e dayandı. 2019’u da mı hatırlamıyorlar; ilk seçim 13 binlik fark, mızıkmalardan sonra 800 bine çıktı. Liyakatsizlik bu partinin her yerine bulaşmış, durumu süzecek akıl kalmamış.

Çok kötü bir süreç yaşayacak Ekrem İmamoğlu ve Türk halkı. Ancak oğlunun da söylediği gibi; devran dönünce bugünün zalimlerini çok daha zor günler karşılayacak. 

Mesela dün diplomayı geçersiz sayanlar, saydıranlar falan sadece vicdanlarıyla mücadele ettikleri günleri kırmızı dipli mumla arayacaklarını düşünmüyorlar mı acaba!

Uzatmaya gerek yok, yıllarca dünyanın dört köşesine zalimliklerini taşıyan İngilizler ne zaman bizden bir karış daha iyi durumda olan Arjantin ile maç yapsa hepimiz Arjantin’i tutarız.

Kapiş?

Galatasaray dün şampiyon oldu

Yıllar sonra bir Galatasaray maçını canlı izlemedim. Yerine Galatasaray Lisesi’nden ağabey ve ablamın oynadığı bir tiyatro oyununa gittim; Sayın Schmitz. Oyunculardan Aykut Ağabey bile çıkışta, “Ne işin var lan senin burada maç varken” diye takıldı.

Oyunu tavsiye ederim, küçük bir sahnede oynanıyor ve her şeyden öte değişik; hikayenin büyük bölümünü Sayın Schmitz’in gözünden izliyorsunuz. Gözünden izliyorsunuz derken mecazi değil, gerçekten gözünden izliyorsunuz.

Tiyatroya biraz ilgi duyuyorsanız izlemenizde fayda var. Dedim ya her şeyden önce çok değişik, tek perdelik bir oyun. 

GELELİM KONUMUZA…

Sonra özetine falan baktım maçın, çok da 4-0’lık başlamamış. 30’da gelen gol zayıf Antalyaspor’un direncini alıp götürmüş. O dakikaya kadar Galatasaray’a kök söktürecek pozisyonlar bulmuş Antalyaspor. Huyunu suyunu bildiğimiz emir erlerinden biri olsa orta hakem Ozan Ergün ve Belçikalı VAR ekibinin yerinde, bugün çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.

4’ten sonra bile Muslera olası bir felaket durumunun oluşmasına mani olmuş falan filan.

“Eeeee ne şemsiyeme teyyare Galatasaray dün şampiyon oldu diye başlık atıyorsun?” diye sorduğunuzu buradan bile duyabiliyorum.

Gelin anlatayım isterseniz, kesmezse gamlı baykuşluğa devam edersiniz.

DÖRT SENE ÜST ÜSTE…

Galatasaray nasıl UEFA Kupasını aldı 2000’de?

Oynayarak.

En kötü maçında bile oynadı, ama birinci sebep takım olmuştu Galatasaray. Arkadaştılar, beraber sevinip beraber üzülüyorlardı. Saçlarını beraber kestiriyor hatta takım olarak komple sarıya boyatıyorlardı. Yanı sıra iyi oyuncular biraraya gelmişti. Sonuçta 4 yıl üst üste lig şampiyonluğu ve iki de Avrupa Kupası geldi.

Aynı ışık bugünkü Galatasaray’da da var.

İyilik haftasında görüntü çok net. Bu kez iyilik arkadaşlığın da önüne geçmiş. Dünya yıldızı, taraftarın taptığı golcün sakatlanıp sezonu kapatıyor (Ki son haftalara yaklaştığımızda bir sürpriz bekliyorum İcardi’den) yerine aldığın başka bir dünya yıldızı da gözbebeği oluveriyor Galatasaraylılar’ın gönlünde.

UZATMADAN…

Barış kendine dönmüş, üç maç kötü oynayınca sövenler sanırım şimdi suratlarını sokacak delik arıyorlardır. Morata bakmadan orta yapacak, Mertens’le akıl yarıştıracak kalitede. Osimhen’e açtığı ve maçı çözen golün pası yılın asisti olmaya aday. Yunus yavaş yavaş kendine geliyor. Bana göre bastona ihtiyacı olana kadar Muslera kalede kalmalı. Torreira, Sara ve Abdülkerim’in biraz gayrete ihtiyaçları var, emniyet sübabı Davinson.

Buraya kadar futbol ama Galatasaray’da durum futbolun çok ötesinde.

Her zaman sevgiyle andığım Enis Ağabey’in (Fosforoğlu) yazdığı tiyatro oyunu gibi, “Futbol sadece bir oyundur.”

Fazlası Galatasaray’da…

SONUNDA İYİLER MUTLAKA KAZANIR

Gol krallığına koşan Osimhen kazanılan penaltıda topu “Al sen at” diye Morata’ya teslim ediyor. Üçüncü golü imkan olsa Barış’a yazacak. Dördüncü golün asistörünün kramponlarını parlatıyor. 

Kapris yarine bu takımda sevgi var, iyilik var. 38’lik Mertens su dağıtıyor kulübeden. Dakika alamayan Jelert’i hat-trick yapan star teselli ediyor.

Çoluk çocuk nasıl sevinilir başta ebedi dostuna olmak üzere tüm takımlara öğretiyor. Taklitlerin sakilliğine taklit edenlere gönül vermişler bile kıl. 

Bu havada Galatasaray şampiyon olmayacak da kim olacak!

Unutmamak gerek ki sonunda iyiler mutlaka kazanır. Nazar değmesin, Galatasaray’dan da iyilik taşıyor.