Naciciler Şener’i, Şenerciler Naci’yi gırtlaklıyor. İkisinden önce gırtlaklanması gereken kim biliyor musunuz; deprem ülkesinde deprem için toplanan paraları bütçe açığı için kullanan siyasiler.
Konu çok net, eğer deprem vergisi için toplanan paralar bina stoğumuzu yenilemek için kullanılsaydı bugün ne Naci’yi tanırdık ne de Şener’i. Deprem olduğunda kafamıza bir şey devrilmesin diye dikkat edip bitince hayatımıza kaldığımız yerden devam ederdik. Oysa ilk sallantı başladığında aklımıza enkazdan nasıl çıkacağımız geliyor. Ne diyeyim bize 70 yıldır bu korkuyu yaşatan gelmiş geçmiş ne kadar siyasetçi varsa boyunları devrilsin, mezarlarında ters dönsünler, iyi ölümden ölmesinler.
Neden belaya başladın diye meraklanan varsa bela okumak hakarete girmiyor da ondan.
KORKUTMAKTAN ZEVK ALAN SADİST
Geçmişi değiştiremeyeceğimize göre eldekilerle ne yapacağımızı çözmeye çalışalım.
Ben şahsen Şenerciyim, 99 depreminden sonra ne dediyse o oldu. Makalesi mi varmış, gemisi mi varmış, papyonu mu yokmuş pek umurumda değil. Bir ruh hastası 99 depreminden bu yana içimize korku salmaktan büyük zevk alıyor. Bilimsel olarak çok iyi bir adam olabilir ama insan olarak adam olmadığını düşünüyorum. Zaten empati yoksunluğu sonuçlu hastalığı var, zırt pırt sağda solda deprem konusunda ahkâm kesmesi doğru değil. Daha önce yazmıştım, 99 depreminden birkaç gün sonra Milliyet Gazetesi’nin yazı işleri odasına gelip anlattıklarıyla hepimizin altına sıçmasına sebep olmuştu. En son “Tahta kulübe yapıp otursanız bile o tahtalar kafanıza kafanıza çarpıp yere gömer sizi” dediğinde rahatlayıp bir tür sadist olduğunu anlamıştım Celal Şengör’ün. Bu sebeple deprem gevezeleri içinde en çok ona itibar etmiyorum; ne dediyse tutturamadı.
DİĞERLERİNE GELİNCE…
Basit bir tartı yöntemim var.
99 depreminden sonra meşhur olanlar arasında kim aynı semtte oturuyor?
Şener Üşümezsoy’u biliyorum. 99 depremimde de bugün de Moda’da oturuyor. Diğerlerinden birkaç tanesini biliyorum ama ispatlayamayacağım için isim veremem. Zeytinburnu’ndan boğaz kıyılarına, Küçükçekmece’nin ara sokaklarından Sarıyer’de müstakil eve geçmek sağlam faça ister.
Bir işten kim kârlı çıkıyorsa o işte puştluğu çeviren taraf odur; bu kadar basit.
Son olarak yazının görselindeki gazete küpüründe de göreceğiniz gibi 99 depreminden sonra dibi araştırmaya gelen Xavier Le Pichon’un bulgularını doğrulamaya gelen Ronald Armijo bambaşka bir tablo çizmişti 2005’te. Bulguları yanlışlamış hatta gazetenin manşetinde gördüğünüz gibi Naci Görür’ü bile ikna etmişti. Sonra ne oldu da Naci Bey tekrar fikrini değiştirip gamlı baykuş rolüne geri döndü bilemiyorum. Ama o kupürde bile ufak bir kutu haberde “Üşümezsoy haklı çıktı” başlığı var.
26 yıldır her depremde haklı çıkan bir profesöre ben televizyona çıkarken şortu bile olmasa güvenirim. Papyonla, kravatla, pantolonla itibar olmaz, aynı sarayda oturmakla olmadığı gibi.