Dün gece maçlardan sonra ne kadar hükümet yanlısı haber kanalı varsa seyrettim; tek amacım benim gibi düşünmeyenlerin neler düşündüklerini öğrenmekti.
Gördüklerim ve duyduklarım karşısında dehşete düştüm, seviye kahvehane jargonunun ve kültür seviyesinin çok altındaydı.
Babalar casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanan bir sonraki cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’nu konuşuyorlardı. Ellerine yazılı bir şeyler vermişler, “Bunları uzun uzun haber programında konuşun” demişler. Ekranda çubukla gösterilecek bir şey olmamasına rağmen ısrarla birbirlerinin elinden çekip çekip çubuğu alıyorlar. Sonra, “Ulan ne biçim bir konu, ya yanlış bir şey söylersem” çaresizliğinin verdiği endişeli gözlerle boş boş konuşuyorlar.
Yaklaşık 7 – 8 kanalda durum aynıydı. Moderatör olduğunu tahmin ettiğim adamlar ki salt erkeklerden kurulu tüm ekipler, ellerindeki kağıttan dikte ettirilen cümleyi okuyorlar; yorumcusular da üzerine sınırsız saçmalıyorlar.
CİA, MI6, MOSSAD
Konulara o kadar hakim değiller, o kadar dünyadan haberleri yok ki beriki “İmamoğlu CİA ajanıymış 5 bin kişinin verilerini vermiş Amerikalılar’a” diyor. Öteki, “İmamoğlu MI6’e 150-200 bin seçmenin bilgilerini servis etmiş, İngiliz ajanıymış” diyor. En akıllıları gibi görünen ise büyük bir bilgiçlikle, “Mossad’ın emrinde yıllardır İsrail’e hizmet etmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi” diyor.
CİA, MI6, Mossad ajanı iddiaları havada uçuşuyor. Bunlar cankuş olduğumuz Trump’ın Amerika’sının, Eurofighter Typhoon savaş uçağı almak için kanka olduğumuz İngiltere’nin gizli istihbarat örgütleri. Sonuncusu ise politik olarak savaş eşiğinde olduğumuz ancak ticaretimizin tıkır tıkır işlediği katil Netenyahu’nun İsrail’i.
Eğer dediklerine zerre kadar inanıyorlarsa birbirlerine soracakları tek bir soru var bu noktada!
– Sayın hükümetimiz bu ülkelerin başkonsoloslarını Dışişleri Bakanlığı’na davet edip, “Bizim ülke sınırlarımız içerisinde casusluk faaliyetleri mi yürütüyorsunuz” diye hesap sordu mu?
Suratlarından ve konuşamamalarından anladığım kadarıyla bu detayı çözecek kapasiteye sahip değiller. Çözen varsa da pantolonunun paçasının sıkılığı bu soruyu sorabilmeye yetmez.
KOZMİK ODA AÇILDI!
En kısa sürede normal bir ülke hâline gelmeyi dört gözle bekliyoruz.
Yapılanların benzerlerini 15 yıl önce yaşadık; Balyoz ve Ergenekon davalarıyla değil seçmen bilgilerimiz ülkenin kozmik odasındaki bilgiler ortalığa saçıldı. Esas casusluk faliyeti buydu, ne yapsın Mossad benim seçmen bilgilerimi!
O gün kozmik odanın kapısını FETÖ’ye açanlar, “Kandırıldık” diyerek sıyırdılar.
Bu halk kandırldıklarına inanıp affetti tekmilini. Sonra bir de ekonomiye kozmik darbe geldi, “Ben ekonomistim, faiz sebep enflasyon sonuç” denilerek. Durum ortada, evde üç emekli olsa üçünün maaşının toplamı evin kirasına yetmiyor, marketlerde eskiden çöpe atılan sebzelere meyvelere rayon açıldı, işçi memur emekli etin tadını unuttu!
Kurulan oyun ise çok açık, “İktidarı kaybedersek her şeyimizi kaybederiz bu sebeple iktidarı kaybetmemek, seçim yaptırmamak için gerekirse tüm çılgınlıkları yapalım. Cabası, millet de çılgınlıkları konuşmaktan ekonomiden şikayet etme takati bulamasın.”
Kısa bilgilerle noktayı koyalım…
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Öğrencilere 2002’de 45 lira burs veriyormuş. Bugün 3 bin lira, ne güzel değil mi.
Yalnız eski Türkiye’de o 45 lirayla 1.5 çeyrek altın alınıyordu, bugün 1.5 çeyrek altın 15 bin lira.
Kısaca bugün öğrencilere verilen burs o gün verilenin beşte biri!
Yaşamaya devam edebiliyor olmamızın tek nedeni umudumuzu kaybetmemiş olmamızdır.