Fenerbahçeli arkadaşlarım, “Fenerbahçe aleyhine yazıyorsun, bir de gazeteci olacaksın, tarafsız ol, sen yapma bari” falan diye hafiften ayar veriyorlar bana; canları sağolsun ama ben doğru bildiğimden ayrılmayacağım. Bu yaştan sonra kimseyle, “Benim takımım daha büyük” itişmesine girmemem lazım. Ne yazık ki fanatizm çoğu zaman gözleri kör ediyor.
Neticede ben Fenerbahçe düşmanı değilim, mesleğim gereği kendisine en koyu Fenerbahçeli diyenden daha fazla Fenerbahçe maçına gitmişimdir. Avrupa kupalarında da en koyu Fenerbahçeli kadar atılan gollere sevinmiş, yenilenlere de üzülmüşlüğüm vardır.
Tabii ki Galatasaraylıyım, Galatasaray Lisesi mezunuyum, eşim de. Hatta seçimli genel kurulda divan başkanlığı yaptı. Genel kurul üyesiyim, oğlumun adı Aslan. Daha ne olsun.
Gazetecinin işi övmek değil, eleştirmektir. Fenerbahçeli arkadaşlarım sanıyor ki sadece Fenerbahçe’yi eleştiriyorum. Rahmetli Özhan Canaydın’dan itibaren eleştirmediğim Galatasaray Başkanı kalmadı. Fanatik’te yazarken üç Galatasaray Başkanı ve bir teknik direktör o zamanki patron Aydın Doğan’a kovulmam için baskı yaptılar, dikkate bile almadı.
Refüze edildikleriyle kaldılar.
Yazılarımda hiçbir zaman camiaları eleştirmedim. Kimi zaman taraftarı, kimi zaman hocayı, kimi zaman futbolcuları çoğu zaman da başkanları ve yönetimlerini eleştirdim.
O koltukta ne kadar uzun süre oturursanız o kadar hata yaparsınız. “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diye ısrar eden, 2.5 yılda paramızdan bir sıfır eksiltmeyi başaran AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan bu mantığın en somut kanıtıdır.
ÜZÜLMEYLE KARIŞIK ACIMAK
Galatasaray Genel Kurul üyeleri hata yapan başkanın anında defterini dürer. Hep söylerim, “Yaptımsa Galatasaray için şike yaptım” diyen bir başkanları olsaydı Sarı Kırmızılılar’ın; mahkemeye, hakime ihtiyaç kalmaz kendileri tıkardı kodese bir daha çıkarmamak üzere.
Geçmişten yıldız kovalayan başkanları olsa anında ipini çekerlerdi, “Gelecekten haber ver bize başkan, geçmişe mazi derler” diyerek. Kibar bir dille Namı Kemal’e gönderme yaparlardı falan.
Sanırım durumu net bir şekilde anlatabildim.
“Gelen gideni aratır” kuralıyla maalesef Sayın Ali Koç selefini mumla aratıyor.
Bir kez daha açık açık izah edeyim. Ben Ali Koç’u eleştirirken aslında Fenerbahçe camiasına yardımcı olmaya çalışıyorum. Aynı Adnan Polat, Mustafa Cengiz’i eleştirerek Galatasaray camiasına yardımcı olmaya çalıştığım gibi.
Kapiş!
Neyse gelelim konumuza; Ali Koç Kulüpler Birliği Başkanlığı’ndan istifa etmiş, çok önemli değil.
7 Nisan’daki Galatasaray Süper Kupa finali ertelenmezse sahaya U19 takımıyla çıkma kararı almış, bu da önemli değil ama nasıl olsa as takımla çıkacak o maça Fenerbahçe.
Ligden çekecekmiş takımı, bu çok önemli. Geleceğini mahvedebilir koca kulübün. Tabii ki sağır hatta üstüne üstlük kör de olan sultan bile biliyor ki; bu blöfü Trabzon’da başkanlarının dolmuşuyla taraftar pataklayan futbolcular ceza almasın diye yapıyor.
Kusura bakmasın ama kimse yemedi bu hava gazını be Başkan. İşin en acı yanı da bu; koca bir ailenin veliahtı, koskoca bir camianın başkanısınız ama kimse size inanmıyor, kaale almıyor.
Camianız adına endişeleniyorken artık içimden size kızmak değil üzülmek geliyor.