Önceleri İlber Ortaylı’ya kızardım beğenmediği bir olay ya da kişi ile karşılaşınca kolayca, “Cahille muhatap olmayacalsın kardeşim” dediği için.
Derdim ki kendi kendime, “Ulan herkes senin kadar şanslı mı! İpek dona doğmuşsun vıdı vıdı yapıyorsun”.
Sonra bu konudaki düşüncelerim tamamen değişti!
Ülke son 20 yılda her şeye teslim oldu ama en çok cehalet karşısında diz çöktü.
Ünlü ekonomist gider, ekonomimiz düzelir. Devran döner, ülkenin gelirlerinin tırtıklanmadığı bir an gelir dış borç da kapanır. 80 bin kişilik fakir bir şehre 2 milyon yolcu kapasiteli havaalanı yapanlar hesaplarını verirler, modern haramilik sona erer.
Uzatmayalım çalanlar çırpanlar yakalanır, çaldıklarını geri alsak ülke ekonomisi uçar.
Memlekete mancınıkla yerleştirilen 13 milyon asker kılıklıdan daha büyük sorunumuz cehalet. Kaldı ki bu 13 milyonun çoğunluğu da aynı dertten muzdarip.
ATATÜRK’E “AYYAŞ” DİYEN BAŞBAKAN GÖRDÜK
Anlayacağımız bir an önce ülkeyi cehaletten temizlememiz gerek.
Yazmayı çözememiş başbakan gördük bu son 20 senede, ülkeyi kuran Mustafa Kemal Atatürk ve yâreni İsmet İnönü’ye “Ayyaş” diyen başbakan da!
150 yıl önce dedesinin Mekke’ye vizesiz rötarsız uçtuğunu sanan gazeteci gördük, patronunun kredi kartını kullanmanın normal bir şey olduğunu sanan televizyoncu da!
Neler görmedik ki!
Tahâretlenirken orucun bozulabileceğini söyleyen mi istersin, depremi hoşt diyerek durduran şeyhi anlatan mürit mi ararsın, anasının karnında konuşandan, Ramazan’da süt emmeyen bebek hikâyelerinden bahseden çakma sarıklılar mı ararsın.
En beteri ağızları bir karış açık bunların karşısında oturan binler on binler mi ararsın.
İşte esas mücadele etmemiz gereken yaşadığımız bu sınırsız cehalet.
BAKAN’DAN JET GERİ VİTES!
AKP tam 22 yıldır eğitim sistemini çürüterek bu sonuca ulaştı. Kafadakiler açık etmiyorlar ama aşırı güçten zehirlenen üçüncü beşinci dalgalar, “En kötüsü okumuş olanlar. Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum” diyebilme cesaretini bile gösterebiliyorlar.
Bugünkü milli eğitim bakanı felaketin son halkası.
Yönettiği okulları tarikatların kontrolüne sokmak gibi bir isteği var. Kokuşmuş din tüccarlarına STK (Sivil toplum kuruluşu) diyebilecek kadar bağnaz. Doymuyor yabancı okullara da salça oluyor. Aslında milli eğitime bağlı okullarda bile seçmeli olması gereken din dersini İstanbul ve Ankara’daki Fransız okulları Pierre Loti ile Carles de Gaulle‘de de müfredata alınmasını istemiş. Yoksa o okullarda Türk öğrenci okumasına izin vermeyecekmiş havalarında esip gürlemiş. Fransız Konsolosluğu da, “Bak koçum, bu işler Türkiye ile Fransa arasındaki ticareti de bozar” minvalindeki ültimatomla taaa Saray’ı bile titretmiş. Sonra bu tuhaf bakan boşanmış olmalarına rağmen son yılların en sevilmeyen gazetci çiftinin dişisiyle röportaj yaparak tüm söylediklerini tek lokmada yutmuş.
Kıssadan hisse…
Yumruk yediğinde devrilmeyeceğini hatta asla yumruk yemeyeceğini düşünen bir boksör ne kadar çok maç kazanmış olsa da nakavt olmaya mahkumdur.