Gaflet mi, dalalet mi, hıyanet mi!

Gaflet “Aymazlık”, dalalet “Sapkınlık”, hıyanet ise “Hainlik” demek.

Nereden mi çıktı?

Türkiye’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 yılında, yani bundan neredeyse 100 yıl önce kaleme aldığı Gençliğe Hitabesi’nde geçen kelimeler.

İsterseniz kısaca hatırlayalım.

“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”

İlk cümle çok açık, ikinci cümlede ise “Ülkeyi yönetenler ülkeyi istila etmek isteyenlerin dümen suyuna uyabilir” diyor Atam. Son cümle ise çok açık, halkın fakir bırakılmış olabileceğini anlatıyor.

Bugün bu ülkeyi yönetenleri tam 97 yıl önceden tarif etmiş.

“KÜÇÜĞÜN RIZASI VAR” KAFASI!

Bir kişi çıkıp da aksini iddia edebilir mi?

Halk ucuz ekmek için sabahın köründe kuyruklarda donarken Cuma’ya 100 araç ve binlerce korumayla gitmek gaflet değil mi!

Kuran kurslarında çocukları taciz eden takkeli cüppelilerin hükümetin koruma kalkanının altında olması dalalet değil mi!

Ekonominin çökertilmesi, tarımın ve hayvancılığın bitirilmesi, liyakatsız eşin dostun çoklu maaşlarla çalıştırılması, ormanların madencilere peşkeş çekilmesi, bir tane bile yolcusu olmayan şehirlere havaalanı yapılması, ülkeye 13 milyon eğitimsiz askerlik çağında eli kılıçlı canilerin kontrolsüzce alınması hıyanet değil de nedir!

ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ, ÇARE SİZSİNİZ!

İşte tüm bunları öngörmüş Atam, gençliğe reçeteyi de vermiş Hitabe’nin son paragrafında.

“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Visited 84 times, 1 visit(s) today