Neden devamlı ölüyoruz!

Çok basit, cehaletten.

Aklınıza gelebilecek ne iş varsa erbabı yapmıyor; müteahhitinden gazetecisine, polisinden belgesel yıldızına kimsenin en ufak bir bilgisi yok. Genel kültürden bahsetmiyorum, direkt yaptığı işten bihaber! 

Verdiğimiz mesleki örneklerle ısınma turlarına başlayalım…

Müteahhitler: Lafı uzatmaya gerek yok, az gelişmiş ülkelerde küçük haber olacak şiddetteki depremlerde binlerce kayıp veriyoruz. Ana sorumlular cahilce çalan ya da betonu cahilce karan müteahhitlerindir, net.

Gazeteciler: Çok matah bir seviyeye asla ulaşamadı medyamız ama AKP’yle zemin hizasının altına indi. 150 yıl önce dedesinin Medine’ye tarifeli uçakla seyahat ettiğini iddia eden gazetecimsiler var. Fakirin dedesi bırak Wright Kardeşleri, esinlendikleri iri bir uçurtmaya daha fazla benzeyen planophore ile 40 metre uçabilen Pénaud’yu bile kıskandırmış.

1.5 asır önce Orta Doğu kazan bu kepçe, kuş gibi şehirden şehire konmuş dede.

Bugün ortalarda dolaşan gazetecimsilerin cehaletine cehalet demek bile bir onur onlar için, önüne “Zır” da koysan cehalet kelimesi yeterli kalmıyor.

Bir de biz sadece vitrindekileri görüyoruz. Bu gazetelerin merkezlerinde çalışanların içinde henüz denizi görmemiş İstanbullu genç sayfa sekreterleri var.

Bu arkadaşlar hangi bilgiyle, donanımla halkın müşterek sesi olacaklar!

Halkı nasıl bilinçlendirecekler!

VATANDAŞA “SEN” DENMEZ!

Polisler: İyi niyetle gece gündüz çalıştıklarından şüphem yok. Ama ne zaman yolum kesişse beynim patlayacak seviyeye geliyor.

Söğütlüçeşme metrobüs çıkışı durdurmuş beni GBT yapıyor, kafam iyi ateş istiyorum, bir elini siper yapıp iki eli havada; savunmasız dibime giriyor iyi niyetle sigaramı yakmak için. 30 sene önce kısa dönem askerlik yaptım, eğitim çavuşu olabilmek için bile böyle bir hareketi yapmamam gerektiğini öğrettiler bize.

Başka bir gün Bakırköy’deyim.

Meydanın İstanbul Caddesi tarafında iki ekip otosu durmuş, sırım gibi polis memurları gülüşüp şakalaşıyorlar. Arabaları da trafiği tek şeridin ötesine sıkıştırmış. “Bir soruyla işlerine konsantre olmalarını sağlayayım” diyerek 50 metre ilerideki Aya Yorgi Kilisesi’ne nasıl gideceğimi sordum. Boş boş baktığı gibi bana, “Sen şimdiiii…” diye bir şeyler anlatmaya kalkınca, “Bak kardeşim, ben ikinci çoğul şahısla sorumu sordum siz ikinci tekil şahısla lafa başlıyorsunuz” dedim. Bakışları daha da boşlaştı, diğer iki arkadaşı da yanıma seyirtti. Belli ki işkillendiler tavrımdan, dilim döndüğünce, vatandaşa ‘Siz’ diye hitap etmeleri gerektiğini izah ettim. Sanırım bu isteğim üçü tarafından da benimsenmedi.

Sonra ceza olarak, “Ebuzziya Caddesi nerede?” diye sordum. Cep telefonundan bakmaya kalkınca, “Bak kardeşim dördümüz de tam Ebuzziya Caddesi üzerinde duruyoruz, görev bölgeniz hakkında bilgi sahibi olun” diyerek yoluma devam ettim. Bir ders çıkaracaklarını sanmıyorum, o enerjiyi göremedim o çocuklarda.

Kabahat onlarda mı, kesinlikle hayır. Onları böyle donanımsız sokağa salanlarda. Sonra gencecik çocuklarımız yeterli eğitim alamadıkları için hapçılar tarafından şehit ediliyor.

AFYON’DA 6 MİLYARLIK KAYMAK REZERVİ!

Belgesel yıldızları: Yıldız derken mübalağa ediyorum. Halasının, dayısının marifetiyle bir şekilde belgesel sunuyor çocuklar. Kız olanı Hatay’da künefe isimli tatlı keşfediyor, oğlan olanı Afyon’da vişneli ekmek kadayıfı. Az kalsın kaymağı da keşfedecekti ama babacan aşçı durumu kurtardı gibi geldi bana.

Hadi sunucu tecrübesiz, o programlarda biz bir kişi görüyoruz ekranda ama kamera arkasında en aşağı 5-6 çalışan var. Onlar da uyarmıyorlar mı sunan çocukları, “Şişşşşt, sen ilk görüyor olabilirsin ama bin yıldır var künefe” diye. Belki de bile isteye yayımlanmasına göz yumuyorlar bu bilgisizlikle o çocuklara belgesel programı sunduranlardan intikam almak için.

KATİL HER YERDE, HER KILIKTA

Evet ülkeyi cehalet sarmış ve her kılığa girerek canımızı alıyor.

Kimi zaman dar sokakta hız yapmayı marifet sanan bir şoför kimi zaman etilden ucuz diye metil alkolden rakı yapıp satan bir meyhaneci kimi zaman da kendini bir halt sanan bir politikacı kılığında!

Kartalkaya’daki yangın faciasının suçlusunu arıyoruz bir haftadır. Hükümet tarafı belediyeyi, belediye ise bakanları suçluyor ilk kıvılcımdan bu yana utanmayarak!

Ben suçluyu söyleyeyim, daha doğrusu suçluları… 

Başta üç kuruşa tamah eden otel sahibi, izni veren Turizm Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı. “Yetki alanım değil” diyen belediye, bir hafta önce çağrılıp yeterlilik raporu vermeyince otel sahibinin isteği geri çekmesi üzerine susup oturan itfaiye. “Aman bu adam Ankara’ya yakın, belamızı bulmayalım” diye otel sahibinden çekinen tüm zevat. Kendine biat edenin şerrine âmâ Ankara.

Ammmma en büyük suç kimde biliyor musunuz?

Bizde! 

Bahsettiğimiz tüm suçluları kendi ellerimizle, oylarımızla seçip oturttuk o koltuklara. Yetmiyormuş gibi her felaketten sonra aynı hamasi nakaratı söylemelerine rağmen oturmaya devam etmelerine izin verdik. 

Ne diyeyim, Allah belamızı versin!

Visited 55 times, 1 visit(s) today