Küstüm, seçimi Kılıçdaroğlu’nun kaybedeceğini hissettiğim andan itibaren yazmayı bıraktım.
Evrenin de çok da umurundaydı!
Biraz uyandırmak için uğraştığım Türkçe anlayan insanların evrenden bile daha fazla umurunda değildim.
Hâlâ, gelen bu zamlardan sonra bile, “Benden alsın ona versin” diyen büyük bir kitle var. Gerçekten incelenmesi gereken bir durum.
İşte bu yazının özeti:
– Neden yazmaya başladım.
– CHP Genel Başkanı ve aynı zamanda ana muhalefetin lideri olmaya dünden razı Kemal Kılıçdaroğlu neden kazanamıyor.
– AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan neden kazanıyor.
Biraz da tuvalet kağıdı, sütlaç, açma gibi ıvır zıvır.
“BASIN HALKIN MÜŞTEREK SESİDİR”
Ülkede aklı başında kalemşor kalmamış. Ya ceplerine bakıyorlar ya da kıçlarındaki yelden bile korkuyorlar.
Cebine sarı (Uzun Adam seviyor diye turkuaz mavisine çevirdi emir almaya müsait işgüzarlar sürüsü güzelim sarıyı) basın kartını koyunca yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Basın halkın müşterek sesidir” lafını unutmayacaksın.
Ülkenin yarısından biraz fazlası pahalılığın sebebinin hâlâ CHP Genel Başkanı ve aynı zamanda ana muhalefetin lideri olmaya dünden razı Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu sanıyorsa gerçek sebebin AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu anlatmak zorundasın.
Halk eğitimsiz bırakılmış, kandırılmış, iki paket makarnayla satın alınmış bile olabilir. Ama sen basınsın, kolay kolay kimse seni kandıramaz. Eğer iltidarın dümen suyundaysan mutlaka sen de sattın kendini.
AKP palazlanırken önce Sabah Grubu’nu ele geçirdi, son olarak da Doğan Grubu’nu (Milliyet, Hürriyet, Posta, Fanatik, CNN Türk, Kanal D).
Ulusal medyanın neredeyse yüzde 90’ıydı iki grup. TRT ise zaten çantada keklikti.
Kendilerinden olmayan çaycıyı bile kovdular. Ekmek parası uğruna da bir sürü eski çalışan AKP’li numarası yaptı. Onlara hiç kızmadım, kendi tercihleridir. Ama hep çok acıdım. Düşünsene kafana hiç denk gelmeyen bir şeyler yazıp çiziyorsun falan filan en basiti.
Neyse geçtiğimiz günlerde Galatasaraylılar Derneği’nde canım kardeşim Burçin’le aynı masaya denk geldik. Yazmam gerektiği konusunda uzunca bir konuşma yaptı. Neredeyse ikna olmuştum, teknik sorunlar kozumu oynadım tembelliğe devam için🤓
İki gün önce ise sevgili dostumuz Gülnur Hanım’la buluştuk, kuzeni Cenk de bizimleydi. Sevgili eşim Asena ile dördümüz bol muhabbetli bir öğle yemeği yedik. Kimse bana yazmam gerektiğini söylemedi ama ben öyle hissettim nedense.
Neticede fırdöndüde bana “YAZ” gelmiş. Her ne kadar sıcak bir mevsim olarak algılamaya çalışsam da gerçekten kaçmanın imkanı yok.
Bu sebeple ne kadar kısıtlansam da, cendereye alınsam da, 10 kişi bile okusa gördüğüm gerçekleri yazmaya devam edeceğim.
Tekrar merhaba dostlarım.
KAZANMAK İSTEMİYOR Kİ!
CHP Genel Başkanı ve aynı zamanda ana muhalefetin lideri olmaya dünden razı Kemal Kılıçdaroğlu dünyanın en tatlı işini yapıyor; ana muhalefet liderliği.
Turizm gibi bacasız sanayi. Ne duman çıkartıyor ne de külü var.
Bizim gibi atıyor, tutuyor, kızıyor, atarlanıyor ama benim kadar bile sorumluluğu yok.
El üstünde her yerde.
Makam aracı, koruması, özel uçakla seyahati falan var. Ülkenin yarısının yarısı koşulsuz biat ediyor. Ondan biraz azının gözünde de evla rakibine göre.
Lafı uzatmadan söyleyeyim, CHP Genel Başkanı ve aynı zamanda ana muhalefetin lideri olmaya dünden razı Kemal Kılıçdaroğlu en masum düşünceyle kazanmak istemediği için kazanamıyor!
REİSLERİYLE SİMCİTY OYNUYORLAR!
AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın neden kazandığı ise çok basit.
Gerçek rakiplerini çok planlı bir şekilde yok etti en baştan.
Basını, orduyu, yasamayı, yargıyı ele geçirdi.
Yürütme zaten kendi işi!
Kafadan mazlumu oynadı.
“Bir yüzük” falan diye yola çıktı. Değil gemileri, gemiler dolusu parası var artık. Dünyanın sayılı zenginleri arasına girdi. İtibar diye altın koltukları, muslukları var. Büyük ihtimal klozet de 24 ayardır. 300-500 araç, binlerce korumayla markete, camiye falan gidiyor.
Sağından soluna dönmesi milyarlarca lira.
Burada da lafı uzatmayalım; çocuğuna simit alamayan, rezil eğitim sisteminden bile nasibini almaya fırsatı olmamış cahil ve gariban halkım yıllarca kendisini ezenlerden intikam alıyor.
Kendisi gibi konuşan, kendisi gibi giyinen, kendisi gibi yüzüğünden başka bir şeyi olmayan bir adamın inanılmaz yükselişinden ve zamanında kendisini ezenleri taşlık bezi yapmasından zevk alıyor.
Çıkışı olmadığının çaresizliğinde kahraman seçtiği Reis kod adıyla SimCity oynuyor.
BİR KASE SÜTLAÇ 130 LİRA!
Sahrayı Cedit Camii’nin karşı çaprazında Pelit Pastanesi var. Alüminyum kasede sütlaç 130 lira!
Erenköy çarşıdaki esnaf lokantasında hanımla öğle yemeği yedik, kolasız 480 lira!
Göztepe’de kıymalı böreğin kilosu 250 lira!
Bir açma 12.5, bir poğaça 10 lira!
2022 Mart’ında 7.5 lira olan bir porsiyon lokma 30 lira ile sezonu kapadı!
Kedi mamasının kilosu 215 lira, 2021’de 40 liraydı!
Kıyma 350, antrikot 450 lira. Lüks kasapta değil, bildiğin Migros’ta!
Bir avuç bal 225, ortalama kalite Siirt fıstığının kilosu 650 lira!
Peynir, kaşar 250’den, süt 50’den, zeytin 200’den kapıyı açıyor.
Biraz lükse girelim, iyi bir şarküteride…
Girit ezmesi 350, Amerikan salata 175, sucuk 900 lira. Bir ufacık kase karides haşlama 100, ahtapotun bir bacağı 150, midye dolmanın tanesi 10 lira.
İçimi zevk veren 70’lik bir şişe rakı 600-650 lira. 70’lik rakıdan ortalama 8 duble çıkar. Evde içsen kadehi 80 liraya geliyor maşallah!
Halkın hangi organının daha kıymetli olduğunu açıkça ilan eden tuvalet kağıdı olayına hiç girmeyeceğim. Hafta sonu sokaktaki 3 insanın birinin elinde çamaşır makinesi büyüklüğünde kıç kağıdı kolileri vardı. Milletim adına utanç duydum😔
Uyduruk gömlek 250 lira. Lüks peşinde hiç koşmadım ama bugüne kadar daha altını giymediğim gömlekler ise bin 500 lira ortalama. Lüks marka değil haa, bildiğin Sarar!
Yazsam harf yetmez, iğneden prefabrike eve fiyatlar iki senede en aşağı 5’e katladı!
Ne yaptı yeni seçilen hükümet emekli aylığına?
Yüzde 25 zam!
Ülkenin yarısı aşık adama ama insanın içinden de Grup Vitamin gibi, “Al Aşkını Sok Gözüne Gözüne” diyesi geliyor!