Darbecibaşı öldü, daha fazla ızdırap çekemediği, erkenden kurtulduğu için içim tam serinleyemedi. Elinde o kadar çok insanın kanı var ki zebaniler o izleri çıkarmak için cehennem ateşine odun taşı taşı yetiştiremeyecekler.
Her ne kadar kozmosun negatif-pozitif davranışlarla ödül-ceza sistemini bu tarafta ayarladığı kanaatinde olsam da bu tipleri görünce cehennemin varlığının düşüncesi bile başka türlü bir huzur veriyor.
İDEAL DİKTATÖR ÖMRÜ EVREN’DE!
Kenan Evren 98 yaşına kadar çekti, benim açımdan tatminkâr bir süre kozmosun ceza sisteminde.
Onun da eli kanlıydı, hem de çoook.
Diyelim ki kan ihtilallerin fıtratında var, var ama Evren o akan kanı da kötülük için kullandı.
Tarikatleri Atatürk’ün gömdüğü yerden distopik filmlerde kötü ruhu binlerce yıl sonra hayata döndüren karakter gibi tapınağın kanallarına akıttığı kanla başımıza tekrar sardı.
12 Eylül darbesinde aklım baliğ idi ve Fatih’te yaşıyordum. Kime ne şekilde davranıldığına gözlerimle şahit oldum.
Solcuysan öldürüyor, ülkücüysen çektiriyor, siyasal islamcıysan görmezden geliyorlardı; ve tarikatlar hortladı.
MACHİAVELLİ KEMİKLERİ SIZLADI
Dönelim İlhan İrem’in Fetuş’una.
Sistematik şekilde palazlandı. Palazlanırken de dini siyasete alet eden ne kadar politikacı varsa hepsini kullandı. Müritlerini Adnan Hoca kadar olmasa da dünya nimetlerinden mahrum bırakacak sert kurallardan kaçındı. Makyavelistlikte Machiavelli’yi mezarında ters çevirecek kadar kıskandırdı.
HAZRET OLMUŞ HABERİM YOK!
İrtifa koşucusu Ahmet Aslan’ı takip etmek için gittiğim Etiyopya’da okulları, adamları varmış. Addis Ababa’ya Türk gazeteci geldiğinden bile haberdarlar. Havaalanında badem bıyıklı 3-5 sakil takım elbiseli çıktı karşıma. Bir poşet uzatıp, “Hocaaaeyfendinin hadiyesi” dediler. “Hocaaaeyfendi kim?” diye sordum, şaşkınlıkla birbirlerine bakıp daha şaşkın bir sesle, “Fetullah Gülen hazretleri” diye cevap verdiler. Bana göre kibar onlara göre kaba bir şekilde, “Oha, çüş” diyerek reddettim poşeti.
“NE İSTEDİLER DE VERMEDİK”
Tam 3 gün poşet ellerinde peşimde dolaştılar, bir akşam otelin lobisinde yine çıktılar karşıma, ısrar ediyorlar. 3-5 de bira içmişim kafa buluyorum, “İkişer bira ısmarlayayım, içerseniz alacağım lan poşeti” dedim, içtiler valla. Bu sefer şaşırma sırası bende, “Hani alkol, günah münah” diye geveledim. İki biranın verdiği rahatlıkla, “Bize poşeti sana vermemiz söylendi, biz de verdik. Önemli olan istediğimizin olması” diyerek resepsiyonun kenarından gözden kayboldular, bir daha da görünmediler.
Şimdi anlıyor musunuz, “Ne istediler de vermedik” cümlesinin bir cümleden çok daha fazla anlamlar taşıdığını. Bu kural tanımaz makyevelistler kim bilir neler istemişlerdir paylaşma zamanı gelene kadar!
Poşette 400 gram meşhur beyaz Etiyopya balı ve okullarının broşürleri vardı merak edenler için.
METÖ OLMADI ZETÖ VERELİM!
Umarım son kez bahsediyoruzdur darbecibaşından. Gerçi ne fark ediyor ki! FETÖ’nün ipliği pazara çıktı, dünün kankaları bugün bozuşmuş gibi yapanlar hâlâ koltuklarında bir sağa bir sola fıldır fıldır dönüyorlar. Siyasal islamın gereği bu kez de METÖ’cü oluverirler. Yeter ki dini kullanabilecek ortam yakalasınlar; ZETÖ’ye kadar yolları var.
Ne diyeyim Allah hepsine çooook çooook uzun ömür versin.