En önemli güncel konu Suriye’deki yeni oluşum. Beğenmediğinin kafasını kesen, havaya uçuran hastalıkta bir tipi Amerika ve İsrail komşumuzun lideri yaptı.
Gerçekten dikkat edilmesi gereken bir durum, teröristten devlet başkanı olmaz, kendi değişse geçmişi bırakmaz yakasını.
Pekiiii, biz ne yapıyoruz bu karambolde; en tehlikelisini.
İç siyasette, neye göre yapıldığı belirsiz anketlerde 2 puan zıplamak için teröristi muhatap alıyoruz. Önce MİT başkanı sonra da dış işleri bakanı ziyaret etti, sırada cumhurbaşkanı var.
Şimdiden kandırılmaya teşneleri uyarayım; Suriye’den bize iyi bir şey düşmez, Halep 82, Şam 83 diyen cahiller dedelerinin 100-150 yıl önce de Bağdat’a vizesiz uçtuğunu anlatıyorlardı. Yorumlarının kalitesine bakmak bile deli saçmalığını şaaak diye anlamamıza yetiyor.
Musul, Kerkük petrollerinin bizim kontrolümüze geçeceğini falan iddia edenler var. Şimdiden söyleyeyim, Suriye’deki durum bize masraf kapısıdır, ne Amerika ne de İsrail zırnık koklatmaz. Ne yazık ki kafadan teslim olmuşuz ekonomimizin yerlerde sürünmesi sebebiyle emperyalist güçlere.
“Dış güçler yaptı, dış güçlerin işi” diye diye çağırdı, şimdi dış güçlerin en belalıları başımızda.
Trump gazı verdi, Netenyahu musluğu açtı; Medine hurması gibi yumuşadık.
Kandırılıyoruz eyyy ülkeyi yönetenler, uyanın!
AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Emevi Camii’nde namaz kılsın diye Şam Uluslararası Havaalanı’na inen uçağına beleş benzin bile koymazlar.
DALTONLAR
Yazabilecek petka olduktan sonra haber ayağına geliyor insanın.
Bütün fabrikalarını, limanlarını, yollarını hatta ormanlarını satıp da gelir kalemin sadece ceza, harç başka deyişle haraca kalınca bakın neler oluyor.
Arabam 2005 model, tabii ki krediyle almıştım. E-Devlet’teki dava dosyalarımı incelerken ödenmemiş bir şeyi var mı diye araç bölümüne girdim. “Hak mahrumiyetim” varmış. “Bu da ne lan, kırmızı kurdelesiz federasyonun hoşuna gitmeyecek bir şey mi söyledim acaba” derken rehin alınan aracın borcu bitince o rehini çözdürmek gerektiğini, bugün de ona hak mahrumiyeti dendiğini öğrendim.
Google’a baktım, “Noter çözer” kanaatine vardım. Noter, “Rehin alan bankaya gideceksiniz” dedi. Gideyim de banka kapanmış, saati geçmemiş, komple kapanmış banka, başka bankaya satılmış. “Hay ben böyle işin yedi sülalesine…” diye saydıra saydıra satın alan bankanın şubesine gittim.
Yeni Türkiye adamı olsam hiç tınlamam ama biz eski Türkiye insanıyız, Devlet’in bir kuruş vergisi, hakkı üzerimizde kalsa rahatsız oluruz. Araç hanesinde, “Hak mahrumiyeti var” yazıyor diye E-devlet’e karşı olan mahçubiyetimi gidermek zorunda hissettim kendimi.
Yanlış anlayan olmasın satmaya falan niyetim yok arabayı.
Neyse o şube bu şubeye, şu şube öbürüne yazılar yazdı; neticede “Rehine kurtarılmıştır” belgesini verdiler elime. Tek falso sahibini hiç sevmediğim bir bankada bu işlemi yaptırabilmek için hesap açtırmak zorunda kalmış olmam. Çok da umursamadım; sırıtarak, “Amaaan hemen iptal ederim, sorarlarsa da sahibi beceriksiz de ondan” diye kostaklandım banka görevlilerine.
Belgeyi okudum, sahiden hak mahrumiyetim kalkmış; haftaya ilk 11 için bir manim kalmadı diye içim içimi yerken, “Şimdi notere gidebilirsiniz” cümlesiyle o tatlı huzur yok oluverdi.
Noter demek para demek anasını satayım!
Neden falan derken öpe öpe girdim noterden içeri. Verdim evrağı, imza sirküleri eksikmiş. Yine bankaya gittim, giderken de, “Sinirlenme lan Serdar, bedava spor yapıyorsun” diye sakinleştirdim kendimi. Sonunda eksiksiz belgeyle noterin huzurundayım. İmza falan filan vezneye davet ettiler kırmızı dipli mumla. Ben ne bileyim mumu başka amaçla kullanma emelleri olduğunu.
Taaak 932 lira 94 kuruş, “Bu ne anasını satayım” dedim. “Bankanın gönderdiği belgenin banka tarafından gönderildiğini onayladık” dedi veznedeki çocuk. Bu sefer “Anasını satayım” demekle yetinmedim tabii ki!
O banko senin bu banko benim, tüm ışıkları yakan tüm zilleri çaldıran tilt topu gibi sekiyorum noterin içinde. Yine veznede durdurdular, bu kez 233 lira 15 kuruş. “Bu ne 😡🤯💬‼️” dedim yine, “İşlemi onayladık abi, E-devlet’ten kalkar birkaç saate hak mahrumiyetin” dedi yine aynı genç.
Sonuçta borcunu ödediğim arabamın borcu olmadığını ispatlamak için yol hariç bin 166 lira 9 kuruş harcadım. 2005’te satın almak yerine çalsaydım arabayı şimdiye kadar 2.5 kere bedavaya zaman aşımına uğrayacaktı.
Bu arada banka çalışanının dediğine göre beğenmedikleri eski Türkiye’de böyle bir soygun yokmuş, yeni Türkiyeciler getirmiş bu haracı.
Morris ve René Goscinny’nin efsane çizgi romanı Red Kit‘teki Joe, William, Jack ve Avarel isimli azılı Dalton kardeşler de posta araçlarını çaresizce geçmek zorunda oldukları geçitte bekleyip soyarlardı, en zor işleri de en uzun kardeş Avarel’e yaptırırlardı.