Dün akşam Fenerbahçe, Pendikspor’u 4-1 mağlup etti. Skordan, karttan, penaltıdan çok daha vahim bir olaydan bahsedeceğim. İlk defa bir büyük takıma yem yapılmıyor küçük takım. O bizim futbolumuzun iğrenç yüzü. Karşısında Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı gören hakemlerin dizleri titriyor. Kimi sene ona kimi sene buna, çoğunlukla da ligi koparacak büyük takım aleyhine işliyor hatalar. Deveden büyük yayıncı kuruluş var; heyecanın bitmemesi adına bin takla atıyor, en büyük yardımcıları da hakemler. Maalesef Güneş’in balçıkla sıvanamayacağı kadar net görünüyor bu sene Fenerbahçe’yi yarıştan koparmama çabaları.
Neyse dönelim dün akşama, maçı Kadir Sağlam yönetti. Kaç yaşında, evli mi, çoluğu çocuğu var mı bilmiyorum. Umarım yoktur, umarım kimsesiz biridir, umarım yakın arkadaşı da yoktur.
“Ne diyorsun lan, ruh hastası” diyenler olacaktır bana mutlaka. Ama öyle değil be kardeşim. Gerçekten çok acıdım dün akşam kendisine.
Empati yaptım ve kendimi onun yerine koydum.
KIRMIZI MI KAFA MI!
Devre arası, soyunma odası yolunda Fenerbahçeli oyuncu Mert Hakan Yandaş’ın “Bak orada onu, burada bunu vermiyorsun. Dikkatli ol; vallahi buradan çıkamazsın” tehdidine kırmızı mı gösterirdim yoksa kafayı mı kordum karar veremedim. Büyük ihtimalle kordum kafayı; bu sebeple bu tür işlere kalkışmadım hiç. Mesela benden hakem olmaz, avukat olmaz, garson olmaz, bakkal olmaz, güvenlik görevlisi olmaz, memur olmaz. Apartman toplantılarına bile katılmıyorum çünkü kendimi biliyorum.
Kadir Sağlam ne yazık ki kendisinden hakem olmayacağının farkında değil.
Kardeşim nasıl yutuyorsun bu lafı, nasıl gururuna yedirebiliyorsun.
Bir takımın taklalarıyla, tribüne oynamasıyla meşhur oyuncusu alenen tehdit ediyor seni. Hukuken bile tehdit içeriyor söyledikleri; ters bir savcıya, hakime düşse ne ceza verirler bilemem ama en azından tehdit edenin dizlerinin bağını çözerler.
Dün akşam aksine hakemin beti benzi attı, bırak kartı, “Benimle doğru konuş” bile diyemedi.
İşte bu sebeple dedim, “Umarım kimsesi yoktur” diye. Çünkü yerinde olsaydım ve bir futbolcudan böyle bir laf işitip de korkudan gıkımı çıkaramasaydım, tanıdığım kimsenin yüzüne bakamazdım.
Bazen birini eleştirirken aynı zamanda da acırsınız ya düştüğü duruma; Kadir Sağlam’ınki işte öyle bir şey!
Bakalım hakkını veremediği görevine devam etmeye yüzü tutacak mı!
GELELİM SAHADAKİ MÜCADELEYE
Maç için bir şey söylemeye kalkarsak mide bulantısıyla biter. Fenerbahçe çok kötü ama hakemler Fenerbahçe’ye karşı çok iyiler. Hatta VAR hakemleri çok daha iyiler!
Kısaca Oosterwolde en erken atılan oyuncu olmalıydı.
İçeride mi dışarıda mı geyiği bir yalan; faulü yapan İrfancan, ne penaltısı ulan.
Yazının kahramanı Son Taklacı‘nın gol sevinci ayağıyla rakip kulübeye yaptığı hareketin sokaktaki karşılığı yuvasına oturtturulmuş kırık bir koldur, sahada ise kırmızı kart. Devre arasında atılmadı ya, coştukça coşmuş. Umarım ilerleyen saatlerde de hakemi arayıp nefes alışını dinlettirmemiştir!
Bu arada Fenerbahçe yöneticileri maç sonunda hakeme öfke kusmuşlar. Değişik bir kafa yapısına sahip olduklarını ve asla utanmadıklarını düşünerek çok eğleniyorum. Koca koca adamlar kaşlarını çatıp, dudaklarını büzerek gözümüzün içine baka baka limitsiz sıkıyorlar.
Tavsiyem salıncaktaki kuşlara kızmayın, sinirlenmeyin. Hiçbir şey olmasa bile sondan bir önceki hafta havada uçuşan tüyler tüm çirkinlikleri görünmez kılacaktır.