Argoda, “Adam dövmekte yahut kavgada kullanılan sopa” demek haydar. Bir gece suda bırakırsan vurduğun yerde yaylanıp lastik cop etkisi göstererek görevini layıkıyla yapar.
Sabahtan bu yana Kayserispor-Galatasaray maçı hakkında ulusal basında yazılan tüm köşe yazılarını okudum. Gerçekten kalite yerlerde sürünüyor. 80’li yılların sonunda mesleğe başladım; o zaman da skor yazarlığıydı geçerli akçe bugün de aynısı devam ediyor. Sadece yazarlar değil, spor servisi mutfakları da geri gitmiş bunca yılda!
İcardi’nin kafası girse bambaşka şeyler yazılacak gazetelerde ya da Cardoso’nunki!
Ortak fikrin başlığı, “Buruk başlangıç”. Ne yaratıcı değil mi Okan Hoca’nın soyadıyla kakofoni yapmak.
Hepsi de haydarı hazırlamış, “Okan’a mı patlatsam, Dubois’ya mı?” diye ikilem yaşıyorlar.
Neticede mevcut spor basınını beğenmiyorum. Katılmayan olur, saygı duyarım. Ancak fikrim spor yazarlığı iyice skor yazarlığına dönüşmüş, yavan bir dille sürünüyor. Tabii ki istisnalar da yok değil, konuya dozerle girmek mantıksızlık olur.
OKAN BENİ UTANDIRDI!
“El âlemi o kadar doğradın, sen ne bırakacaksın bakalım avcumuza?” dediğinizi duyar gibiyim.
İşte benim acı gerçeklerim:
Geçen sene Okan Buruk takımın başına geçtiğinde kendisinden hiç umudum yoktu. Yıldızları idare edemeyip takım içinde bölünmelere yol açacağını düşünüyordum. Yanılan ben oldum, beklentinin üzeri çıktı Okan Hoca. Başka sebeplere bağlı, istemeye istemeye de olsa tebrik etmek zorunda kaldım kendisini.
Şans da çok önemli, hâlâ ağır bir travmadan çıkamayacağını düşünüyorum. Umarım yanılan ve yine ben olurum. Galatasaray benim için milyon başka şeyden daha önemli çünkü.
Hocanın, yönetimden de alacağı güçle bu sezonu da başarıyla, travmasız atlatacağını düşünüyorum. Elinde asrın kadrosu var çünkü. İki 11 yapsa ikisi de şampiyonluğa oynar bu ligde.
“Galatasaray’ın kalitesini bundan sonraki haftalarda daha yüksek seviyede göreceğiz, onu görmezsek zaten oyuncular bizimle birlikte olmayacak” gibi maç sonu beyanı takımın ahenkini bozar, aman dikkat. Ne yap ne et futbolcuları aç sırtlanların önüne atma, sonuçları felaket olur.
Ayrıca bir ay sonra transfer sezonu bitiyor (15 Eylül). O tarihten sonra birlikte olmayacağın oyuncuları ne yapacaksın, Başkan Dursun Özbek’in oteline bellboy mu!
GELELİM FUTBOLCULARA
İki kere iki dört, Torreirasız olmuyor, derhal alternatifi üretilmeli, yaratılmalı. İki maçtır karın ağrısından oynayamıyormuş, umarım o karın ağrısı gerçekten ilk anlamındadır.
Barış Alper kardeşim, Galatasaray’a geldiğin gün sıçtığın bok henüz Marmara Denizi’ne ulaşmadı. Biraz sakin olmazsan ve ayakların yere basmazsa kendini bir anda elinde bavul, Anadolu’yu dolaşırken bulursun. Oysa ki bu takımın 10 yıllık geleceğinde yerin var, biraz akıllı ol.
İcardi zaten parti çocuğu, form morm pek önemli değil. Değil iki, altı ay da partileyip gelse sakatlığı yoksa kulübede oturmamalı.
Muslera gidince yeri çok zor dolacak. Alınan bir puanın büyük bölümü onun.
Nelsson da kararını verse artık iyi olacak. Gideceksen git, kalacaksan kal ki o eski neşene kavuş. Suratından akan mutsuzluk takımın aptestini bozuyor.
Keremler’den birinin acilen elinde sihirli çubuk olduğunu hatırlaması şart. Diğeri ise ağır ağabeyliği yanlış anlamış; ortamlarda ağır olacaksın, sahada değil.
Zaha kaliteli kumaş tartışmasız. Koridorundakiler de ona ayak uydurursa Zaha-İcardi ikilisi bu sene çok konuşulur.
Mertens ile Oliveira antrenmanlara yeniden başlamalı.
Berkan hakkında bir türlü kati kararımı veremiyorum. Bir öyle bir böyle ama genelde negatif.
Dubois bence yerinde ağır, onunla fantezi peşinde anca Polyanna koşar.
Angelino ve Bakambu şu aşamada beklentinin altındalar ama 25 gün önce karaya ayak bastıklarını unutmamak gerek. İkisinden de çok umutluyum ben, yeter ki çalışsınlar.
Abdülkerim ve Boey’e ise söylenecek laf yok, yerleri İcardi’den bile sağlam.
Son söz de taraftar ve camiaya…
Herkes teşne zaten takımı ve hocayı yerden yere vurmaya, bari siz yapmayın.
Az sabır hepimize çok iyi gelecek.