Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen’in yaygın adıyla Andersen’den Masalları’ndan biri olan Kral Çıplak‘ı hepiniz biliyorsunuzdur.
Bilmeyenler bir de benden dinlesinler. Peşin peşin söyleyeyim; hikayenin günümüzdeki olaylarla hiçbir bağlantısı yoktur. Eğer kafanızda başka şeyler canlanırsa o tamamen sizin fesatlığınızdan kaynaklanmaktadır.
Uzak diyarlarda bir ülkenin süsüne düşkün bir kralı varmış, güzel elbiseler giyerek binlerce odalı sarayında şatafat içinde yaşamayı itibar sanırmış.
Çevresinin goygoyuyla en iyi kılıcı kullandığına, en iyi okçu olduğuna, at binmede bir numara olduğuna, en büyük hazineye kendisinin sahip olduğuna, civar krallıkların krallığını kıskandığına falan inanırmış.
SADECE AKILLILAR GÖREBİLİR!
Bir gün canı sıkılmış, dünyanın en güzel elbisesini giyebilmek için terzi yarışı düzenlemiş. Tatlı dilli bir tanesi tüm terzileri geride bırakarak kralın gözüne girip birinciliği kapmış. Kral hemen terziyi sarayına götürüp yeni elbisesinin dikimine başlatmış.
Terzi büyük bir ciddiyetle provaya başlamış. Makasıyla bir şeyler kesiyor, iğnesiyle bir şeyler dikiyor kralın üzerine koyuyor gibi yapıyormuş. Aynanın karşısındaki kral da terziyi şaşkınlıkla izliyormuş. Sonunda dayanamayıp, “Bre deyyus, ne yapıyorsun sen öyle. Hani elbisem, hâlâ aynanın karşısına geçtiğimiz andaki gibi çıplağım.”
Terzi müstehzi bir gülüşle yerlere kadar eğilip, “Aman haşmetlim, size öyle nadir öyle muhteşem bir kumaştan elbise dikiyorum ki bunu ancak çok akıllı olanlar görebilir. Sizin engin bilgeliğiniz bu elbisenin görkemini hepimizden daha net görür” diyerek ağız çapkınlığını yapmış.
ÇOCUK DAYANAMAMIŞ ARTIK!
Kral hemen halka haber salıp, “Hafta sonu sadece çok akıllıların görebildiği muhteşem yeni elbisemle bayram yerine geliyorum, görmeye gelmeyeni başka krallıklara gönderirim haaa” diye tamim yayımlamış.
Neyse o meşum gün gelmiş, kral ahalinin içinden atlet donla yürümeye başlamış. Herkes kralın çıplak olduğunu görüyormuş ama kimi korkusundan, kimi yalakalığından kimi de iki paket avanta buğdayım kesilir diye gıkını çıkarmıyormuş.
En sonunda afacan tipli, mahallesinde çok sevilen hatta ağabeyleri tarafından kıskanılan, çalışkanlar çalışkanı bir çocuk, “Kral çıplak” diye bağırıvermiş. Halk da çocuğa destek vermiş ama kralın zalim muhafızları tekme tokat kalabalığın içine dalarak, “Beğeneceksiniz ulan kralın elbisesini, çok mutlusunuz aslında siz” diyerek haklı kalabalığa etmedikleri zulmü bırakmamışlar.
MASALIN BİLİNMEYEN DEVAMI
Normalde masal buralarda bir yerde, “Kimseden korkusu olmayan, saf, temiz insanlar gerçekleri dile getirir” mesajıyla sona erer.
Ancak büyük tesadüfler neticesinde 8’inci sınıfta Andersen ile tanışma şerefine ulaşmıştım. Masalın devamını isterseniz kendisinden dinleyelim…
Zalim kral çocuğu huzuruna çağırıp, “Afferin lan sana, hepimizi kandıran o rezil terzinin foyasını ortaya çıkardın” diyeceğine çocuğu zindana atmış.
Hatta öncesinde beslediği posta güvercinlerini kestirip yemiş, ustasından aldığı çıraklık belgesini de kör kuyuya atmış. Mahalledeki kankalarını, anasını, babasını, beğendiği kızın kardeşlerini falan bile falakaya çektirmiş.
Halk bu duruma daha fazla dayanamamış, meydanlarda her gece meşaleler yakarak kralın çocuğu serbest bırakmasımı sağlamışlar. Çocuk da ilk kraliyet tahtını haketme yarışlarında hem okta hem binicilikte hem de matematikte kralı geride bırakarak yeni kral olmuş. Kısa sürede de ülkesini gerçekten diğer krallıklar tarafından kıskanılan güzelliğe getirmiş, beğendiği kızla da evlenmiş.
Kısaca her şey çok güzel olmuş.