Hiç merak etmeyin, İstanbul’da büyük deprem olmayacak; en fazla 6.5!
Siz içinizden gelen için söyleyin ama ben Prof. Dr. Celal Şengör için sarf ediyorum bu kişisel zihin durumunu.
Nereden mi çıktı, uzun zamandır yazmak için düşünüyordum, bugüne kısmetmiş.
Deprem tahmini çok hassas bir konu olduğu için tereddüt ediyordum. Yakın çevrem bilir; bilim kitapları okurum, belgesel manyağıyımdır. Amatör olarak jeoloji, astronomi, yaradılış; iyi bilirim, iyi de süzerim. Kim sahtekâr, kim üçkağıtçı, kim gerçekleri söylüyor anlarım. Hafızam da son derece iyidir, kim ne zaman neyi söylemiş unutmam.
Az önce Yılmaz Özdil’i dinledim bugünkü youtube programında. Ne göreyim baba da benimle hemfikirmiş. İçini acıtmış Celal Şengör’ün meslektaşı Şener Üşümezsoy için acımasızca söyledikleri. Aynı şeyi hissetmiştim ben de Fatih Altaylı’nın youtube’daki programında bu zalim bilim adamını dinlerken.
Müthiş hafıza, bilgi sahibi olmasına rağmen son derece itici bir tip, aynı partneri İlber Ortaylı gibi. Hem izliyor hem çok şey öğreniyor hem de sinir oluyorum ukala ikiliye. Moderatör zaten onlardan beter; Galatasaray Liseliler’in en önemli günü olan Pilav’da “Dolar 3 lira olursa yüzüme tükürün“diyen Yiğit Bulut’la kendisi için, “Sorarlarsa bizden değiller” pankartı asılmıştı Lise’nin ortasına.
Neyse dönelim deprem, Celal Şengör ve Şener Üşümezsoy konusuna.
ŞORTLU KIZILDERİLİ!
Şengör programda kendisiyle aynı düşünmeyen Üşümezsoy’u çok çirkin bir surat ifadesiyle neredeyse şaklaban ilan etti. Üşümezsoy’a deprem konusunda soru soran gazetecileri de açık açık zır cahillikle suçladı.
Özdil de programında deprem profesörlerinin büyük bölümünün rantçı olduğunu, “İstanbul’da 8-9 şiddetinde deprem kaçınılmaz, en sağlam yer şehrin kuzeyi” diyerek Sarıyer’de kendi yaptıkları kooperatif evlerinin değerini 10 kat artırdıklarını anlattı. “Tsunami geliyor” diye aynı rantçı jeologların milyon dolarlık Kadıköy sahillerdeki daireleri yüzbin dolara kapattıklarından bahsetti. Deprem tahminlerinde en isabetli jeoloğun da Üşümezsoy olduğunu söyledi.
Gerçekten de öyle, 1999 Gölcük depreminden sonra herkes “İstanbul” derken Üşümezsoy, “Düzce” diye yırtındı. Birkaç ay sonra Düzce’de deprem oldu. Diğerleri yine “İstanbul” derken Üşümezsoy, “Van” dedi, “Elazığ” dedi, “İzmir“dedi, “Kahramanmaraş” dedi. Depremler tam da dediği yerlerde oldu sırasıyla.
Şimdi yine herkes “İstanbul” derken, Üşümezsoy “Gemlik ve Pötürge” diyor.
Tabii ki İstanbul hem basın hem de rantçılar için cazip. Özdil’in de dikkatini çektiği gibi, “İstanbul’da şiddetli bir deprem olacak“demek kolay, “En fazla 6-6.5 olur” demek mangal gibi yürek ister. 6 ile 7 şiddetindeki depremler arasında 10 kat fark var ve 30 kat daha fazla enerji ortaya çıkıyor.
Kızılderili tipi, aykırı giyinişi, şortla tişortla falan televizyon programlarına çıkması gelenekselci bakış açısına uymasa da, önemli bilim dergilerinde makaleleri olmasa da, uluslararası bilim platformlarında tanınırlığı olmasa da; ülkemizin en isabetli deprem tahminlerini yapan bilim adamı tartışmasız Şener Üşümezsoy.
BİR ANI
Şener Üşümezsoy babamın oğlu değil, birkaç kere kar yağarken sokaktaki tek şortlular olarak kısa süreli muhabbet etmişliğimiz var, o kadar.
Celal Şengör de düşmanım değil. İlk ve son kez Ağustos 1999’daki depremden birkaç gün sonra Milliyet Gazetesi’nin yazı işlerinde gördüm.
Böylesine şiddetli bir depremi ilk kez yaşamışız, hepimiz dehşet içindeyiz. Gazetede ne kadar insan varsa hepimiz soru yağmuruna tutuyoruz kendisini. O zamanlar Asperger Sendromu falan olduğunu da bilmiyoruz.
Cevapları çok sert, yazı işlerinden bir kız sordu, “Her yer yıkılacak diyorsunuz, ne yapalım! Tahtadan kulübeler yapıp orada mı yaşayalım” diye.
Ağzından salyalar saçarak, “Bir işe yaramaz, o tahtalar çat çat diye kafanıza iner, sizi yere çakar” diye cevapladı.
Hepimiz altımıza dolduracağız neredeyse. Biri, “Ne zaman olacak hocam bu deprem” diye titrek bir sesle sordu.
“Faylar Adalar’ın hemen yanından geçiyor. Ben Şarköy’e kadar tek seferde ve birkaç ay içinde olacağını düşünüyorum. İstanbul’da canlı kalmayacak” deyince kendimi tutamayarak saldırmıştım hasta ruhluya. Neyse ki arkadaşlarım tutmuştu beni de rezalet çıkmamıştı.
Zevk alıyordu felaket senaryoları anlatmaktan, insanları uyarmak için değil, dehşete düşürmek, paniğe sürüklemek için anlatıyordu.
“Senin gibilerin ensesine tek kurşun sıkıyorlar lan Çin’de” diye bağırırken spor servisine sürükleyerek götürdüler beni.
Neticede birkaç ay değil, 25 yıl geçti o günden bu güne. O bahsettiği 8’lik deprem de olmadı.
Aynen Şener Üşümezsoy’un dediği gibi.